Fesih sonrası dava açılmasını önlemek için arabuluculuk yöntemi bir araç olarak kullanılabilir mi?

Print Friendly, PDF & Email

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun “Tanımlar” kenar başlıklı 2 nci maddesine göre:” Arabuluculuk: Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların … üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde … önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık … yöntemini,…ifade eder”.

İhtiyari arabuluculuk ise, “Tarafların serbestçe tasarruf edebilecekleri özel hukuk uyuşmazlıklarını, tamamen kendi istekleriyle bir arabulucu eşliğinde, mahkeme dışı ve gizli bir süreçte çözmelerini sağlayan alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur. “İhtiyari” denmesinin sebebi, başvurunun kanunen bir dava şartı olmamasıdır; taraflar dilerse süreci başlatır, dilerse her aşamada bitirebilir[1].

Tarafların arabulucuya başvurabilmesi için aralarında işçi-işveren ilişkilerinden kaynaklanan bir uyuşmazlığın bulunması ve bu uyuşmazlığın çözümü için ihtiyari arabulucuya başvurmaları gerekir. İhtiyari arabuluculuk, tarafların serbest iradeleriyle başvurdukları ve aralarında var olan uyuşmazlığın mahkemeye gitmeden çözülmesini amaçlayan bir yöntemdir. Ancak uygulamada iş ilişkisi devam ederken ihtiyari arabuluculuk vasıtası ile anlaşma tutanağı düzenlendiği görülmektedir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2025/2403 E. ve 2025/3786 K. sayılı kararında, arabuluculuk görüşmesinin zamanlamasına dikkat çekerek iş ilişkisi devam ederken anlaşma tutanağının geçerli olamayacağına hükmetmiştir.

Arabuluculuk son tutanağı sahteliği ispatlanıncaya kadar geçerli ilâm niteliğindeki belge olarak kabul edilmektedir. Ancak, arabuluculuk yöntemi, fesih sonrası dava açılmasının önlenmesi bakımından bir araç olarak kullanılamaz. Arabuluculuk anlaşma tutanağının iptali istemine ilişkin bir davada, arabuluculuk faaliyetinin hiç yapılmadığı veya usulüne uygun yapılmadığı ya da irade fesadı iddiası ileri sürüldüğünde her durumda ispat yükü davacıya aittir.

Yargıtay’a göre, “Davacı işçi, ihtiyari arabuluculuk tutanağı ile anlaşma belgesinin hile ile imzalatıldığını ve irade sakatlığı sebebiyle iptalinin gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı işveren ise, arabulucuya başvurulmasının davacı tarafından teklif edildiğini iddia etmiştir. İlk derece mahkemesi, davacının arabuluculuk görüşmesi sırasında iradesinin fesada uğratıldığını da ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Arabuluculuk yönteminin, fesih işlemlerinin ve buna bağlı ödemelerin yapılması amacıyla bir araç olarak kullanılamayacağı, ayrıca arabuluculukta temel amacın mevcut bir uyuşmazlığın müzakere edilerek çözülmesi olduğu, bu amaç dışına çıkılarak özellikle salt işçinin ileride dava açmasını engellemek amacıyla kullanılabilecek bir yöntem olmadığı, somut olayda, taraflar arasında mevcut bir uyuşmazlığın çözümünden ziyade, usulüne uygun bir müzakere ortamı da sağlanmadan, salt dava açma hakkını ortadan kaldırmak amacıyla hareket edildiği sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle İlk derece mahkemesi hükmünün kaldırılmasına karar verilmiştir[2].

 İşveren tarafından hile ile ihtiyarı arabuluculuk anlaşma belgesi imzalatılması anlaşma tutanağını geçersiz kılar. Nitekim Yargıtay bir kararında, “ Davacı, 2014 yılından itibaren davalı alt işveren …İnş Taah San ve Tic AŞ’ye (………….. Şirketi) bağlı olarak, asıl işveren …………İnşaat San ve Tic AŞ’nin (………. İnşaat Şirketi) muhtelif projelerinde kalıpçı ustası olarak çalıştığını, işine 2021 yılı Ekim ayında son verildiğini, işçilik alacakları için dava açmak istediğinde davalı tarafından maaş bordrosu imzalama adı altında davacıya arabuluculuk belgesi imzalatıldığını öğrendiğini ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespiti ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Arabuluculuk son tutanağının iptali istemine ilişkin bir davada iddia, arabuluculuk faaliyetinin hiç yapılmadığı veya usulüne uygun yapılmadığı yönünde ise, anlaşma tutanağının iptali için davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması şartı aranmaz. İrade fesadı iddiası varsa bir yıllık hak düşürücü süre aranır. Somut olayda usul ve kanuna uygun şekilde gerçekleştirilen bir ihtiyari arabuluculuk faaliyeti bulunmadığı, dosya kapsamındaki delillerle ispatlanmıştır. Böyle bir durumda anlaşma belgesi veya son tutanağın iptali istemi, 1 yıllık hak düşürücü süreye bağlı değildir. 05.03.2019 ve 16.07.2021 tarihli arabuluculuk anlaşma belgelerinin ayrı ayrı geçersizliğine hükmedilmiştir[3].

 Diğer taraftan Bölge Adliye Mahkemesine göre, kıdem ve ihbar tazminatına ek bir ödeme yapılmadan arabuluculuk sürecinde çalışanın işe iade davası açmayacağını beyan ettiği ihtiyari arabuluculuk tutanakları geçersizdir. Nitekim Sakarya BAM verdiği bir kararda, ” Davacının iş akdi devam ederken, iş akdinin feshine ilişkin sözlü veya yazılı öncesinde işçiye bildirim yapılmadan, işyerine davalı işveren tarafından çağrılan arabulucu huzurunda arabuluculuk sürecinin başlatıldığı, aynı anda işçiye sözlü olarak iş akdinin fesih edildiğinin belirtildiği, fesih talebi davalı işverenden gelmişken ve davacıya mali hiçbir ek menfaat sağlanmadan ihtiyari arabuluculuk tutanağı ile kıdem ve ihbar tazminatları hususunda anlaşma yapılması ve diğer alacakları ve işe iade konusunda dava açmayacağı konusunda arabuluculukta anlaşıldığı iddiası edimler arasındaki aşırı nispetsizlik ve tazminatlarını alamayacakları korkutması ve karşılıklı edimler arasında açık oransızlık karşısında bu belgelerin imzalandığı iddiası karşısında tarafların ihtiyari arabuluculukta anlaştığı iddiası inandırıcı bulunmamıştır. ….Davacıya söz konusu belgelerin tazminatlarının ödenmeyeceği baskısı ile imzalatıldığı, aynı baskının benzer durumdaki tanıkların beyanı ile ispatlandığı, somut olayda davalı yönüyle aşırı yararlanmanın olduğu, bu hali ile davacının imzaladığı ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin geçersiz olduğu anlaşılmakla, ….tarihli hukuk uyuşmazlıklarında arabuluculuk anlaşma belgesinin iptaline ön sorun olarak değerlendirilerek karar verilmiştir” [4].

Sonuç olarak, arabuluculuk yöntemi, fesih işlemlerinin ve buna bağlı ödemelerin yapılması amacıyla bir araç olarak kullanılamaz. Arabuluculukta temel amaç mevcut bir uyuşmazlığın müzakere edilerek çözülmesidir. Bu amaç dışına çıkılarak özellikle salt işçinin ileride dava açmasını engellemek amacıyla kullanılabilecek bir yöntem değildir. Taraflar arasında mevcut bir uyuşmazlığın çözümünden ziyade, usulüne uygun bir müzakere ortamı da sağlanmadan, salt dava açma hakkını ortadan kaldırmak amacıyla hareket edilmesi ihtiyari arabuluculuk anlaşmasını geçersiz kılar.”

[1]https://www.ozdipi.av.tr/ihtiyari-arabuluculuk-nedir/Erişim tarihi 03/12/2025

[2] Yargıtay 9. HD 10.09.2025 T. 2025/5019 E. 2025/6137 K.

[3] Yargıtay 9. HD 30.06.2025 T. 2025/4865 E. 2025/5551 K.

[4] Sakarya BAM 9.HD E .2025/621 K. 2025/964 T. 30.04.2025

Bir Cevap Yazın