Kamuda kronik hastalığı olanlara verilen idari izin, özel sektör çalışanları için de geçerli olabilir mi?

Print Friendly, PDF & Email

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid-19 salgınının görülmesiyle birlikte sağlık örgütü başta olmak üzere ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından alınması gereken tedbirler sıkı bir şekilde uygulanmakla birlikte, yeni tedbirler de geliştirilerek uygulanmaya başlanmıştır. Bu kapsamda COVID-19 Kapsamında Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Normalleşme ve Alınacak Tedbirler konusunda Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan ve 29 Mayıs 2020 tarih ve 31139 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2020/8 sayılı Genelge ile Sağlık Bakanlığınca belirlenen kronik hastalığı bulunan kamu personeli idari izinli sayılmıştır.

İdari izinli sayılan kamu personeli bu süre içinde fiilen çalışmış gibi sayılacak ve mali, sosyal hak ve yardımları ile diğer özlük hakları saklı kalacaktır. Bununla birlikte bu personel, amirinin izni dışında görev mahallinden ayrılmayacak ve hizmetine ihtiyaç duyulanlar çağrıldıkları anda görevlerine döneceklerdir.

İdari izin, sadece 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi çalışan devlet memurlarını kapsayan bir izin türü olup, idari bir tasarruftur. Hatta sadece memurlar değil, devlet sanatçıları, belediye görevlileri, devlet sahne sanatçıları da idari izinli sayılmaktadır. Kamu işvereni, çıkardığı karar ve kararnamelerle ya da genelgelerle zaman zaman bayram öncesi ya da bayram sonrası günleri birleştirmek suretiyle ve idarede işlerin de aksatılmaması kaydıyla yıllar içinde bu tür kararlar alarak kamu çalışanlarını idari izinli saymıştır. Son dönemde, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid-19 salgınının görülmesiyle birlikte, kamu işvereni sağlık açısından riskli gördüğü personelini idari izinli sayarak riski bertaraf etmeyi amaçlamaktadır. Cumhurbaşkanlığınca yayımlanan genelge kapsamında idari izin verildiğinde devlet memurları haricinde özel sektör çalışanları bu izinden faydalanamamaktadır. Bu durum statü farklılığından kaynaklanmakta, iş hukuku ile idare hukuku burada birbirinden ayrılmaktadır.

Nasıl ki 4857 sayılı Kanunda, işveren tanımını işçi kavramına dayandırılmış ve işveren niteliğinin kazanılması için işçi çalıştırılıyor olması yeterli görmüş ise, kamu işvereni açısından da kamu hukuku statülüsüne göre, çalışan istihdam etme yeterli görülmüştür. Öyleyse kamu çalışanı çalıştıran tüzel kişiliği olan ya da olmayan kurum ve kuruluşlar kamu işvereni olarak kabul edilmektedir. Kamu işvereninin idari bir tasarrufla kamu çalışanlarını idari izinli sayması bu açıdan değerlendirilmelidir. (İNCİROĞLU, Lütfi, Kamu İşvereninin İş Sağlığı ve Güvenliği Bakımından Sorumluluğu, 2. Baskı, Ankara 2017, s.16).

Sağlık Bakanlığınca belirlenen kronik hastalığı bulunan ve 4857 sayılı İş Kanunu’na göre çalışan kişilerin, idari izinli sayılması söz konusu değildir. Elbette ki işverenlerin kronik hastalığı olan işçilerini çalıştırmasalar dahi, ücretlerini tam olarak ödemelerinde hukuken bir sakınca bulunmamaktadır. Ancak bilinmelidir ki, iş hukukunda genel prensip iş varsa ücret vardır. İş yoksa ücret de yoktur. Pek tabi ki bunun istisnaları da vardır. Örneğin hafta ve genel tatil günleri, yıllık ücretli izin, ücretli mazeret izinleri gibi zamanlarda işçi çalışmadığı halde ücrete hak kazanmaktadır.

Covid-19 salgını nedeniyle risk grubundaki kronik hastalığı olan işçilerin evlerine gönderilmesiyle birlikte bazı sorunların yaşandığı da bir gerçektir. İlk aylarda bu kişilere yıllık ücretli izinlerinin kullandırıldığı, izni olmayanlara avans izin verildiği daha sonra da ücretsiz izin uygulamasına geçildiği görülmektedir. 1 Haziran 2020 itibariyle Covid-19 sürecinden normalleşme sürecine geçişin başlamasıyla birlikte, işverenler kronik hastalığı olan işçilerini artık işyerine çağırıp çağırmama konusunda tereddüt yaşamaya başlamışlardır. Çünkü, 6331 sayılı Kanuna göre, “işveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede; mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmaları” yapmakla yükümlüdür (m.4/1).

Sonuç itibariyle, iş hukukunda idari izin kavramının bulunmaması nedeniyle, işverenlerimiz ilk olarak, kronik hastalığı olan işçilerin onayını alarak haftanın bazı günlerinde çalıştırılmaları ve ücretlerin çalıştırıldıkları süre üzerinden ödenmesini önerebilirler. İkinci olarak, işveren işyerinde gerekli sağlık tedbirleri aldıktan sonra, işçilerin sağlık tedbirlerine uygun davranmaları yönünde bilgilendirme yapmalı ve yazılı olarak taahhütte bulunmaları sağlanarak istihdam edilmelidir. Kronik hastalar işe başlatılmadan önce işyeri hekimince periyodik sağlık kontrolünden geçirilmeli ve işe uyum eğitimi verilerek işe başlatılmalıdır. Üçüncü de, bu riskleri göze almak istemeyen işverenler 17 Temmuz 2020 tarihine kadar işçilerini ücretsiz izne ayırarak nakdi ücret desteğinden yararlanmalarını temin etmelidirler.

 

Bir Cevap Yazın